Merhaba sevgili İnönü Güncel okuyucusu. Çanakkale Deniz Zaferinin üzerinden 105 yıl geçti. 1. Dünya Savaşının en çetin harp sahalarından olan Çanakkale cephesi, 19 Şubat 1915’de açılmasının akabinde 18 Mart 1915’de deniz zaferi ve 9 Ocak 1916’da nihai zafer olmak üzere iki şanlı zaferle taçlanmıştır. Biz de bugün, Deniz Zaferinin yıldönümünde; 19 Şubat-18 Mart 1915 tarihleri arasında neler olduğuna ve Osmanlı Devleti’nin o dönemki askeri ve lojistik şartlarına özet niteliğinde göz gezdireceğiz.
1. DÜNYA SAVAŞI: SAVAŞ BAŞLARKEN
Osmanlı İmparatorluğu Alman İmparatorluğunun Çarlık Rusya’sına savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914 gününün hemen ertesi günü, Almanlar ile bir ittifak antlaşması imzaladı. Bu antlaşma er ya da geç Osmanlı İmparatorluğunun, bar başını Almanların çektiği ittifak devletleri safında savaşa gireceğini kesinleştirir nitelikteydi. Enver Paşa savaşa fiilen dahil olmayı, seferberliğin tamamlanmaması ve Çanakkale Boğazı’nın savunma hatlarının tamamlanmamış olması sebebiyle ertelemeye çalışmıştır. Fakat Almanlar nihayet bir an önce savaşa fiilen dahil olunması için İmparatorluğa olan baskıları arttırmıştır. Akdeniz’de Britanya Donanmasının şiddetli taarruzlarından sonra geri çekilerek İstanbul boğazına demirleyen Goeben ve Breslau isimli savaş gemileri bu baskıları oldubittiye getirmiştir. Daha sonra Osmanlı donanması ile beraber Karadeniz’e açılan bu gemilerin Rus limanlarını bombalaması sonucu Çarlık Rusya’sı 27 Ekim 1914’te Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmiştir.
İSTANBUL’U İŞGAL PLANI
Birleşik Krallık savaş konsey sekreteri Albay Hankley Ordu’da Yarbaylık görevi yapan ve ileride İngiltere Başbakanı olacak olan Winston Churcill’in desteği ile 1914 yılı eylül ayında Çanakkale Boğazı’nın donanma ile geçilerek Osmanlı İmparatorluğu’nun Başkenti İstanbul’u işgal etmek suretiyle tüm devletin topyekün sömürge haline getirilmesini öngören bir planı savaş konseyine sundu. Plan çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan büyük bir filo Boğaza 1915 Şubat’ında geniş çaplı saldırılar başlattı.
ÇANAKKALE’DE BOMBARDIMAN
İtilaf devletleri hem Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini hayata geçirmek ve yıkmak hem de Çarlık Rusya’sına lojistik destek sağlamak amacıyla Çanakkale önlerine kadar gelmişlerdi. 12 İngiliz, 4 Fransız olmak üzere 16 muharebe, 6 muharip, 14 mayın arama tarama ve 1 uçak gemisinden oluşan 37 parçalık donanma filosu 19 Şubat 1915 sabahı Müstahkem Mevkii Methal Grubu Bataryalarına bombardıman başlattı. Böylelikle Çanakkale cephesi ilk sıcak çatışmasını yaşamış oldu. Bu bombardımanı takiben 25 Şubat 1915 günü yapılan 2. saldırı akabinde Müstahkem Mevki kumandanı Cevat Paşa giriş tabyalarını geri hatta çekmek için emir verdi. En güçlü saldırıyı 18 Mart’ta yapan İtilaf Devletleri donanması, buna rağmen en ağır hasarı almış ve boğazı donanma ile geçerek İstanbul’a ulaşma planları suya düşmüştür. Bu tarihten itibaren kara harekâtı başlatmak için hükumetlerle görüşmeler yapılmıştır.
DERS KİTAPLARINDA HEP OKUDUK BUNLARI;
Koca Seyit’in çeyrek tonluk mermiyi sırtlamasını, havadaki mermilerin çarpışmasını, askerlerin fedakarlığını ve birçok şeyi ders kitaplarında o kadar basitleştirerek anlatıyorlar ki. Kendi tarihimize ne acıdır “yaşanmış” gözüyle bakar olduk. Evet yaşandı ve üzerinden 100 küsur yıl geçti. Fakat bunu yaşayan bizlerdik. Dedelerimiz, ninelerimiz. Eşimiz akrabamızdı. Hepimizin ortak atasıydı. Anafartalar Kahramanının tarih sahnesine çıkışının ilk perdesiydi. Bir milletin makus talihini yenişinin ilk adımıydı. Belki de Millî Mücadele’nin meşruluğunun sağlamlığıydı. Bütün dünyanın tek bir milleti alt edemeyişinin, Türklerin bağımsızlık aşkının nişanesiydi o savaş. Anaların Mehmetçiği düğüne gönderircesine kınaladığı, kınalı kuzuların geri dönmediği, vatan evlatlarının gencinden yaşlısına, çocuğundan, erkeğine ve kadınına yek yürek tek yumruk olduğu destansı bir direnişin kalesidir Çanakkale. Osman Paşa’nın Plevne’si, Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya’sı Türkiye’nin Şanlı tarihi.
Ne görmedik ki o savaşta? Batı denen sömürgeci anlayışın ideallerine ters düşen hususlarda nasıl çirkinleştiklerini, hani Mehmet Akif: “Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!” dedirir!” diyerek esasen nezaket abidesi bilinen Avrupalıların işlerine gelmediği an nasıl kan kustuklarını anlatan bana göre en güzel tasvirdir.
VE SİZİ SIKMADAN SON SÖZLER:
İnsanlık Çanakkale’de eşi benzeri görülmemiş bir mücadeleye şahitlik etmiştir. Misal askeri malzeme, tıbbi malzeme ve gıda malzemesi sıkıntısı çeken bir millete karşı; her şeyi ile tam teşekküllü itilaf devletleri hüsran ile sonuçlanan ağır bir yenilgi almıştır. Doktorlar, hemşireler ve tüm sağlık çalışanları geri hizmette olmalarına rağmen, geri çekilmelerde ve şiddetli çatışmalar esnasında sahayı asla terk etmemiş ve askerlere o yoklukta can olmaya devam etmeye çalışmışlardır. Anadolu’nun her köşesinden gelen hekimler, hemşire bacılar ölümü göze alarak vatanın selameti için canla başla çalışmıştır. Bazen bir şey yiyemeyen, bazen bir kuru ekmek, bazen de üzüm hoşafı içerek zerre şikâyet etmeyip üstüne Vatan müdafaasında yer aldığı için şükreden kahraman Mehmetçik! Mermiler bittiği vakit süngüyle çarpışan yiğit erler. “Merminiz yoksa süngünüz var” diyerek düşmanın üstüne korku yağdıran Mustafa Kemal Atatürk! Cefakâr analar, yârini bekleyen maşuklar… Daha saymakla bitmeyen nice fedakarlıklar.
YÜCE TÜRK MİLLETİ’NİN ASİL FERTLERİ. ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİNİN 105. YILDÖNÜMÜ KUTLU, ORDUMUZ DAİM MUZAFFER OLSUN! ŞEHİTLERİMİZE ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN. VATAN DAİM VAR OLSUN!